Anasayfa » Deneme » Değişim ve Getirdikleri
Siyah Arka Plan Beyaz Arka Plan
Son günlerde içine düştüğümüz siyasi iklimin zamanımızı ne kadar aldığını fark etmemiz ve hayatımıza devam etmemiz gerekiyor. Bu noktada bende kendime değişimle ve getirdikleri ile ilgili bir hatırlatma notu bırakmayı uygun gördüm. Sizin de işinize yarar mı bilemiyorum, ama kendinizle ilgili geliştirmek istediğiniz noktalar için umarım bir kıvılcım olur.
Sanırım yıl 1993’tü, TV’de Berlin duvarının yıkılmasının yıl dönümünü gördüğümü hayal meyal hatırlıyorum. Yaşım daha 8 bile değildi. O yaşlarda Türkiye’nin içinde olduğu durumu dahi anlayamazken Almanya’da yaşanan bu olayı hatırlıyor olmam hala bana çok ilginç geliyor. Tabi ki sonradan konuyu derinlemesine biraz araştırınca işin sadece bir duvarın yıkılmasından ibaret olmadığını da öğrenmiştim. Yaş 14-15 civarıydı ve dünyada bir şeylerin değiştiğini anlayabilmiştim. Sağolsun, o günlerde aile evimizin bir odasında bulunan kütüphanenin farkındalığımın gelişimi açısından ciddi faydaları olmuştu. Hala kütük gibi siyah mı siyah Meydan Larousse’ları düşündükçe o günlerde ne kadar büyük şansa sahip olduğumu daha iyi anlayabiliyorum. Evinize kütüphane yaparsanız ve çocuklarınızın bilgiye birazcık merakı varsa deha olmasalar da en azından biraz kültürlü olabilirler.
9 Kasım 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması, Almanya’da demokratikleşme, ekonomik büyüme ve yeniden birleşme sürecini hızlandırdı. Doğu Almanya’da, yıkımdan sonra siyasi partiler, özgür basın ve diğer demokratik kurumlar kuruldu. Batı Almanya ile birleşme süreci, Doğu Almanya’nın ekonomik, sosyal ve politik sistemini Batı Almanya’ya yaklaştırdı. Yıkımın ardından, Almanya’nın birleşmesi, Avrupa’nın yeniden birleşmesine de öncülük etti. Almanya’nın birleşmesi, Soğuk Savaş sonrası dünya düzeninde önemli bir kilometre taşı oldu.
İnsanın değişmesi ve gelişmesi için bazı duvarları yıkması gerektiği metaforunu da Berlin Duvarı’nın yıkımı ile içselleştirmiştim.
O küçücük bilgimle kendi kendime bir duvarın yıkılması ne kadar zor olabilirdi ki? diye sorup duruyordum. Dedim ya deha olmasak da kültürlü olmak gerekiyor.
Sonrasında yaş ilerledikçe okumalarım devam etti ve anlamıştım; değişim için yani duvarların yıkılması için bir çok zorluk vardı elbet, ama en kritik olanı; başlangıçta halkta karmaşık duygulara neden olmasıydı. İnsanlar, yıllarca süren baskı altında yaşamışlardı ve ani bir değişiklikle ortaya çıkan kaos riski endişelerine sahiptiler. Bu durum, hükümetlerin halkın tepkilerini yönetmek ve toplumun birleşme sürecine geçişini sağlamak için önemli bir zorluktu. Bu zorluk sayesinde bugün Almanya Avrupa’nın en büyük ülkesi oldu ve olmaya da devam edecek.
Konuya biraz kendi değişim ve gelişim sürecimiz açısından irdelemek gerekirse; değişim neden zordur sorusu ile başlamak eminim doğru olacaktır. İnsanlar genellikle alışkanlıklarını korumayı ve bilindik durumları sürdürmeyi tercih ederler. Değişim ise alışılmış düzeni bozar, belirsizlik ve yeni bir deneyim getirir. İşte değişimin zor olmasının bazı nedenleri:
  1. Belirsizlik: Değişim, genellikle bilinmeyen bir geleceği beraberinde getirir. İnsanlar, değişimin sonucunda ne olacağını önceden tahmin etmekte zorlanır ve bu belirsizlik rahatsızlık ve endişe yaratabilir.
  2. Konfor alanından çıkma korkusu: İnsanlar, bildikleri ve alıştıkları durumlar içinde kendilerini güvende hissederler. Değişim, insanları konfor alanlarının dışına çıkarmak zorundadır ve bu da rahatsızlık ve direnç hissi yaratabilir.
  3. Alışkanlıkların gücü: Alışkanlıklarımız, davranışlarımızı ve düşüncelerimizi belirler. Yıllar boyunca oluşturulan alışkanlıklar, değişimi engelleyebilir. Değişimin alışkanlıklarımızı değiştirmeyi gerektirmesi, zorlu bir süreç haline gelebilir.
  4. Korku ve güvensizlik: Değişim, insanlarda korku ve güvensizlik duygularını tetikleyebilir. Yeni bir durumla karşılaşmak, başarısız olma veya kaybetme korkusu yaratabilir. Bu duygular da değişime direnç göstermeye yol açabilir.
  5. Kaynak eksikliği: Bazı durumlarda, değişimi gerçekleştirmek için gerekli kaynaklar (zaman, para, insan gücü) sınırlı olabilir. Bu da değişimi zorlaştırır ve insanların direnç göstermesine neden olabilir.
  6. Toplumsal etkiler: Değişimin sadece bireysel düzeyde değil, aynı zamanda toplumsal düzeyde de etkileri vardır. Toplumsal normlar, değerler ve beklentiler, değişimin kabul edilmesini ve uygulanmasını zorlaştırabilir.
Tamam anladık zor bir süreç, ancak merak ettiğim asıl konu gelişim ile değişimin birbirine olan bağıydı. Değişmenin gelişime katkılarını özünde aşağıdaki noktalarda birleştirebileceğimizi gördüm.
  1. Kişisel büyüme: İnsanların gelişimi, yeni beceriler öğrenme, bilgi ve deneyimlerin artması, duygusal zeka ve ilişkilerin gelişimi gibi bir dizi değişimle ilişkilidir. Yeni bilgiler ve deneyimler, bireylerin perspektiflerini genişletir, bakış açılarını değiştirir ve daha fazla farkındalık ve anlayış geliştirmelerini sağlar.
  2. Yeteneklerin gelişimi: İnsanların gelişimi, yeteneklerin gelişimiyle de yakından ilişkilidir. Yeni becerilerin öğrenilmesi ve mevcut yeteneklerin iyileştirilmesi, kişisel gelişimin bir parçasıdır. Bu, bireylerin daha karmaşık sorunları çözme, daha etkili iletişim kurma, liderlik becerilerini geliştirme gibi alanlarda büyüme sağlar.
  3. Adaptasyon ve esneklik: Değişimin bir parçası olarak, insanlar yeni durumlara uyum sağlama ve esneklik gösterme becerisini geliştirirler. Değişim, insanları alıştıkları durumların dışına çıkmaya ve yeni koşullara adapte olmaya teşvik eder. Bu da bireylerin daha dirençli ve uyumlu olmalarını sağlar.
  4. Özyönetim ve öz-farkındalık: Değişim süreçleri, bireylerin özyönetim becerilerini geliştirmelerini ve öz-farkındalık kazanmalarını teşvik eder. Kendini yönetme, hedef belirleme, zaman yönetimi ve duygusal zeka gibi beceriler, kişisel gelişimin bir parçasıdır ve değişimle birlikte gelişir.
  5. Yaşam boyu öğrenme: Değişim ve gelişim, yaşam boyu öğrenme felsefesinin temelinde yer alır. İnsanlar, hayatları boyunca sürekli olarak yeni bilgiler edinir, deneyimler yaşar ve kendilerini geliştirirler. Değişim, insanların öğrenme sürecini teşvik eder ve kişisel büyümenin sürdürülmesini sağlar.
Gelişim için değişim şart peki ya insanlığın karşılaştığı problemlerin çözümünün gelişime bir katkısı var mıdır?

Evet, gündelik hayatta karşılaşılan problemlerin çözümü genellikle bireylerin ve toplumun gelişimine katkıda bulunur. İşte bu konuda bazı noktalar:

  1. Problem çözme becerileri: Problemlerle başa çıkmak ve onları çözmek, bireylerin problem çözme becerilerini geliştirmesini gerektirir. Bu beceriler, analitik düşünme, yaratıcılık, karar verme, eleştirel düşünme ve esneklik gibi unsurları içerir. Bu becerilerin geliştirilmesi, bireylerin zorluklarla baş etme yeteneklerini artırır ve kişisel gelişimlerine katkıda bulunur.
  2. Yaratıcılık ve yenilikçilik: Problemleri çözmek, yenilikçi ve yaratıcı düşünmeyi gerektirir. Yeni ve etkili çözümler bulmak, insanların sınırlarını zorlamasını ve yeni fikirler geliştirmesini sağlar. Yaratıcılık ve yenilikçilik, toplumun ilerlemesine ve gelişmesine katkıda bulunur.
  3. İşbirliği ve iletişim: Birçok problem, işbirliği ve etkili iletişim gerektirir. İnsanlar arasında olumlu ve yapıcı bir iletişim kurmak, problemleri daha etkili bir şekilde çözme becerisini artırır. İşbirliği ve iletişim, insanların empati, takım çalışması ve liderlik gibi sosyal becerilerini geliştirir ve toplumsal gelişime katkıda bulunur.
  4. Bilgi ve deneyim: Problemleri çözmek, genellikle bilgi ve deneyime dayanır. İnsanların yeni bilgiler edinmesi, deneyim kazanması ve bu bilgi ve deneyimleri problemlere uygulaması, kişisel gelişimi destekler. Bu süreç, insanların uzmanlık alanlarında ilerlemesini ve toplumsal olarak daha bilgili bir toplum olmayı sağlar.
  5. Sistemik düşünme: Problemleri çözmek için sistemik düşünme yaklaşımı gereklidir. Problemleri izole bir şekilde değil, bütünsel bir bakış açısıyla ele almak, etkili çözümler bulmayı sağlar. Sistemik düşünme becerisi, insanların olaylar ve durumlar arasındaki ilişkileri anlamalarını ve karmaşık sorunları ele alabilmelerini sağlar.

Gelişmek için değişmek ve problemlere çözümler sunmak gerektiği çok net! Ancak atalet öyle bir derttir ki insanlar eyleme geçmek ve geçmemek arasında asla kalmazlar. Çünkü eylemsizlik insanlık için pasif direniştir. Harekete, değişime, gelişime her şeye karşı bir başkaldırıdır. En azından tembelliğe methiyeleri ile ünlü kişiler bize bunu salık veriyor.

Fakat; ataleti yani tembelliği yakıt olarak olarak kullanmak çok daha faydalı olabilir.

“Tembellik, yaratıcılığın annesidir.” – Oscar Wilde
Sonuca gelirsek; birçok insan, yoğun çalışma ve stresli bir yaşam tarzı içinde yaratıcılığın sıkışıp kaldığını hissedebilir. Ancak bazen dinlenme ve boş zamanlarında tembellik yapmak, zihinsel ve duygusal açıdan yeniden enerji kazanmamızı sağlar. Zihinsel faaliyetlerin yavaşlaması, farklı düşünce bağlantıları yapmamıza ve yaratıcı çözümler, yeni fikirler üretmemize yardımcı olabilir. Ancak tembelliği değişime giden yolda bir rüzgar olarak kullanmamız burada esas nokta olmalıdır. Yürümek için onca çabaya katlanarak, düşe kalka öğrendiğimizi unutmamamız gerekir.
Sürekli gelişim ve sürekli değişim için her günümüzün ayrı fırsatlar barındırdığını unutmadan, her gün yolda olmamız önemli…
Değişime direnmeden, problemlere çözümler üreterek gelişime hoş geldin dememiz çok daha önemlidir.
Hepsinden önemlisi, bir kez geldiğimiz bu dünyada faydalı bireyler olarak kendimizi gerçekleştirmemiz Maslow’dan önce kendimize bir borçtur…
Diğer Yazılarım:

Yolun Yolcusu!

İnsan istiyor ki uzun uzun anlatsın derdini… Derman bulsun, yanana inat… Yangınlara inat… Bir taraftan da… Sanıyor; zaman…
low light photography of blue wooden door

Aç Kapıyı…

Son günlerde içimde bir iyimserlik tohumu ekilmiş gibi hissediyorum… Yanlış zamanda doğru bir eylem olarak bu tohumu topraktan…