Bir filmin ilk sahnesinde; ana karakterin, tüm filmi domine edeceği o cümleyi söylediği an… “Yeğen, herkes öldürür sevdiğini…” gibi bir an… Yukarıdaki sözün, özünü yazmak istemek…
Değişim, değişmek… Yaşamak, yaşamaya çalışmak…
“No man ever steps in the same river twice, for it’s not the same river and he’s not the same man.” – Heraclitus
Sormak gerekiyor; hayatını değiştirmek istiyor musun veya yaşamaya cesaretin var mı?
İstemek yetmiyor uçmak için
Kanat çırpmak lazım üstünden geçmişin
Yaşadım kaç sene? ne büyümüşüm
Aklımı zorlasam neden, niçin? (<-Link)
Değişmek istiyorum dediğinde dahi her şey boş… Ne yazık ki ezbere olmuyor hayat, kader diyerek geçiştirmekse tembellere bir armağan ancak!
Ah kalbim…
Anlatamam…
Bir çokları halinden memnun göçebeler halinde yaşamaya devam ediyor, daha kaliteli bir hayatın farkında dahi değiller. Sanki evrimin birer “Bug’ı” olarak hayatlarına devam ediyorlar. Yarın yokmuş gibi yaşamaya çalışmaktan bitap düşmüşler… Ama yaşadıklarının bir illüzyonun parçası olabileceğini anlayabilmekten uzaklar!
Göremiyorlar, çünkü kalplerinde kocaman bir karanlık…
Dünyanın yükü omuzlarında, elbette hissedemiyorlar…
Neyi neden yaptıklarını dahi farkında olmadan geçen yıllar…
Boşa giden hayatlar…
Uyanmak! Tek hedefken… Her gün!
Zaman…
Kül olup giden…
Cehennem…
İnsan eliyle…
Değişmek…
Bir masal, çok uzaktan anlatılmaya niyet edilen…