“Hayatın anlamını aramaktan çok, anlamlı bir hayat yaşamak daha önemlidir.” – Albert Einstein
Hayat zamanı iyi kullananların kazandığı bir oyun mudur? Yoksa kişinin; kişisel özellikleri, yetenekleri veya kaynakları sayesinde mi güzelleşir? Ekonomik koşullar, doğal afetler yani kısaca dış etkenler gidişatı ne kadar etkiler? Peki ya insanın hür iradesi ile yaptığı seçimler? Ya da şans faktörü… Hepsinden öte kişinin motivasyonu mudur? Yolu güzelleştiren…
Anlamlandırabilmek gerekiyor hayatı… Ama sihirli bir formül veya kısa yol ne yazık ki yok!
Hayatta başarılı bir oyuncu olabilmenin yolu, -en azından bana göre- daha çok deneyimlemekten geçiyor. Ne yapıyorsak daha çok yaptığımızda günahıyla, sevabıyla konuya hakim olabiliyoruz. Bunu yapmak içinse emek, çaba, kararlılık, sabır ve sürekli öğrenme halinde olmamız şart! Hayatın anlamı aslında anlamlı bir hayat yaratabilme kabiliyetimiz ile sınırlı. Bunu yapabilmek içinse daha çok okumak, görmek ve yorumlamak gerekliliği elzem…
Zamanı iyi kullanmak sadece bir araç, şöyle ki şimdi boşa geçmiş bir ömür hayal edelim. 50’li yaşlara gelmiş, ve ne kendisine ne çevresine hiç bir faydası olmayan birini düşleyin. Geriye ne kadar ömrü kaldı bilmiyoruz, ama bildiğimiz bir şey var her gün sabah hayat yeniden başlıyor. İşte o sabahlardan birinde ayağa kalkıp eyleme geçmek boşa geçen o 50 yılın acısını çok daha çabuk çıkarabilecek görgüye sahip olduğumuz gerçeğini asla değiştirmez. Çünkü hayatın ne kadar boşa geçtiğini söylesek de maruz kaldığımız hayat virüsü bir kere vücuda ve akla girdi mi düşünce havuzunda su asla durulmaz. Hep hareket halindedir… O güne kadar öğrendiklerimizi harekete geçmek için kullanmayı seçtiğimizde, aslında yolculuğa gelişi güzel olsa da hazır olduğumuzu görebiliriz. O yüzden zaman bir araçtır, geriye kalan ne kadar zaman varsa iyi kullanmamız şarttır.
Dış etkenler ise ayrı bir ihtimam gerektirir. Çünkü kontrol bizde değildir, onlara sadece hazır olabiliriz. Olacak olanı engelleme şansımız yoktur. O yüzden kontrolümüz dışında olan olaylara lanet etmek yerine, uzun bir yolda olduğumuzu ve erzak ihtiyacımız olabileceğini bilmeliyiz. Hazırlıklı olduğumuz kadar kararlıyızdır. Kararlı olduğumuzda ise önümüzde hiç bir güç duramaz!
Seçimlerimize gelirsek, işin en ilginç noktalarından birisidir. Kendi seçimlerimizin eseriyiz gibi zırvalara girmeyeceğim çünkü değiliz! Özellikle bizim gibi toplumlarda yani dış etkenlere hazırlıklı olmayan veya maddi gücü olmayan insanların çoğunlukta olduğu toplumlarda ne yazık ki seçimlerimiz de ipotek altındadır. Tamamen karanlık bir tablo yok elbette, mesela insan kendinden fedakarlık yapmayı göze alırsa özgürce seçim yapmak kolaylaşır. Örnek vermem gerekiyor; sabah 8 akşam 5 çalışan birisi için özellikle büyük şehirlerde trafiği de düşünürsek insanın ailesine, kendine zaman ayırması inanılmaz zordur. İmkansız değildir ama çok zordur. Bu zorluğu aşmak için uykudan, aileden fedakarlık etmek gerekir. İşte bunu yapabilenler orta-uzun vadede kendi seçimlerini yapabilme noktasında yapmayanlara göre öne geçme şansı vardır.
Şansın devreye girdiği yerde tam burası işte… Görüldüğü gibi şansı insanın emeği ve çabası yaratmaktadır. Öylece oturarak Allah’ım bana ver demekle olmayacağını biliyorsunuz. İstediklerimizin peşinden gitmeden, fedakarlıklar yapmadan ve zamanı iyi kullanmadan sadece umut yeterli değil. Koşamasak da yürümemiz gerekiyor. Okuyamasak da izlememiz gerekiyor. Kilo vermek isteyip, sadece haplarla bunu yapmaya çalışmamalısınız tabi ki… Ama bir şeyler yapmak her zaman durağanlıktan yeğdir. Ben aslanım, kaplanım diyerek kendi kendini motive etmenin de amaca hizmet etmeyeceği aşikar.
Aslında yapmamız gereken ve bizi doğru istikamette tutacak olan her zaman yolda olmaktır. Artık çok geç, ben bunu yapamam! Benim buna gücüm yetmez. Param yok. Tanıdıklarım yok vb. bahaneleri bir kenara bırakıp elimizde ne varsa onlarla yola çıkmamız gerekiyor. Yoldayken, bilirsiniz; bazı sessizlik anları vardır, o anları iyi değerlendirerek sanki meditasyon halindeymişçesine derin düşüncelere dalmak gerekir. Hatta yol uzayıp giderken o bilince ulaşmak çok kolaydır. Bunu sadece yolda olanlar bilir. O anları iyi değerlendirip yolda olmayı ve getirdiklerini düşünmeniz bile sizi istikamet üzere tutmaya yetecektir. Kıssadan hisse; yılmadan, emek vererek, sürekli öğrenerek ve eğlenmeyi asla bırakmadan yolu yaşamamız gerekiyor. Molalar kıymetli, ama rehavete kapılmadan devam etmemiz çok daha önemli!
Son olarak; asla unutma yola çıkmak için asla geç değildir! Her zaman her koşulda gidilecek bir yol elbet vardır!