Anasayfa » Yatırım & Borsa » Bir Borsa Spekülatörünün Anıları
Siyah Arka Plan Beyaz Arka Plan

Edvin Lefevre’nin yazdığı, Scala Yayıncılık tarafından Şehnaz Tahir’in çevirisi ile Türk okuyucusu ile buluşmuş en önemli eserlerden biri dersem çok da abartmış olmam.

Özellikle başlangıç ve orta seviye borsa yatırımcısı için kendi hayatlarından kesitler bulacakları ve yöntemlerini geliştirmelerine vesile olacak nitelikte bir eser…

Yazılanların bugün dahi geçerliliğini koruyor olması aslında bilginin ne zaman yazıldığından veya niceliğinden çok niteliğin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. 1923 yılında ilk baskısı yapılmış ve hala borsa yatırımcısının duygu durumuna hitap eden gerçekleri barındırıyor.

Okurken benim alım-satım kararlarımı vermemde faydalı olduğuna inandığım bölümleri paylaşıyorum, umarım yararlanacak noktalar bulur ve ayrıca kitabı okumak için vakit ayırırsınız. Buna değecektir.

***

Örneğin bir hisse senedini satın almanın satmaktan bir milim daha iyi olduğu durumlar vardır ve bunları önceden kestirebilirsiniz. Borsa bir savaştır ve siz de bu savaşı teleskopla izlersiniz. Teleskopunuz fiyatlardır. Bu teleskop sizi yüzde yetmiş oranında başarıya götürecektir.

Borsada bugün olan bir şey daha önce de olmuştur ve mutlaka gelecekte de olacaktır.

Hiç kimse, her gün durmadan hisse alıp satacak şansa ya da bilgiye sahip olamaz.

Bir borsa spekülatörünün her şeyden önce kendi içindeki düşmanlarla savaşması gerekir.

İnsan borsaya kızarak fazla yol alamaz.

Eğer bu oyunu kazanmaya niyetliyseniz, kendinize ve karar verme yeteneğinize güvenmelisiniz. Bu yüzden ben tüyo denen şeye inanmam. Eğer Smith’ten gelen bir tüyoyla hisse senedi alıyorsam, o hisse senetlerini yine Smith’in tüyosuyla satmam gerekir. O zaman Smith’e bağımlı olurum. Ya satma zamanı geldiğinde Smith tatilde olursa? Olmaz! Kimse başkasından duyduğu bir şeye güvenerek zengin olamaz.

İnsan zekâsını geliştiren şey tahmindir. Daha doğrusu, doğru tahmin etmesini öğrenmektir.

Fiyatın birkaç saat içinde hangi düzeye geleceğini tahmin etmek yerine, uzun vadede izleyeceği yönü kestirmenin daha kârlı olduğunu anlamam yıllarımı aldı.

İlk on bin dolarımı kazanıp kaybettiğimde yirmi yaşındaydım. Ama artık bunun nedenini biliyordum. Çünkü hep zamansız alım satımlar yapıyordum, araştırma ve deneyime dayalı olan sistemim işe yaramadığı anlarda gidip gözü kapalı kumar oynuyordum. Kendimden emin değildim, işi şansa bırakıyordum.

İnsan para kaybetmemek için ne yapmaması gerektiğini anlayınca, para kazanmak için ne yapması gerektiğini de anlamaya başlıyor.

Bay Partridge’in “Borsa yükselecek biliyorsunuz,” demekle neyi kastettiğini anlamak benim için çok önemli ve öğretici bir adım oldu. Söylemek istediği şey, asıl kârın ufak tefek dalgalanmalardan değil, borsadaki temel hareketlerden geldiği, yani banttan gelen fiyatlara değil, borsadaki genel koşullara ve eğilime bakmak gerektiğiydi.

Borsada genel bir düşüş yaşanacağını hissettiğiniz anda elinizdeki bütün hisseleri satın, sonra da koşulların tersine dönmesini bekleyin.

Benim bunca yılda borsada öğrendiğim tek bir şey var: genel koşulları incelemek, belli hisse senetlerini almak ve ondan sonra da bunları kolay kolay elden çıkartmamak.

Eğer borsada genel bir düşüş varsa, bütün hisselerin fiyatları düşer, genel bir yükseliş varsa yükselir. Ancak diyelim ki bir savaş yaşanıyorsa ve borsa bu yüzden düşmüşse; bu silah hisselerinin de düşeceği anlamına gelmez. Ben genel durumlardan söz ediyorum. Ancak ortalama bir yatırımcı borsadaki genel düşüş ya da yükselişlerle ilgilenmez. Bu yatırımcı hangi hisse senedini satması ya da alması gerektiğini bilmek ister. Hazıra konmaktır niyeti. Yan gelip yatmak ister. Kafasını fazla yormak istemez. Yerde bulduğu parayı saymak bile zor gelir ona.

Fiyatlar artarken satın almak, düşerken de satmak benim yöntemimdir.

Partridge’in borsa yükselirken mutlaka hisse senedi alma öğüdü benim içinde bulunduğum borsayı daha iyi değerlendirmem gerektiğini anlamama yardımcı oldu. Büyük kârların büyük dalgalanmalardan doğduğunu düşünmeye başladım. Büyük
dalgalanmalara yol açan ilk neden ne olursa olsun, beraberinde getirdiği sonuçları etkileyen şey, borsacıların manevraları değil, borsanın temel koşullarıdır. Bu dalgalanmanın karşısında kim olursa olsun, ne kadar süreceğini ve sonuçlarının ne olacağını ancak borsada hâkim olan genel koşullar belirleyecektir.

Doğal olarak, en iyisi yükselen bir borsada hisse senedi satın almak, borsa düşerken de satmaktır.

Böylece ben de borsadaki fiyatları düşerken hisse satmanın iyi bir şey olduğunu, ama mutlaka fiyatları yakından izleyerek, harekete geçecek en uygun zamanı kollamanın
gerektiğini anladım.

Fiyatları okumasını bilmek işin önemli bir parçasıydı, doğru zamanda başlamak, pozisyonunu kaybetmemek de öyle. Ama benim en büyük keşfim borsanın genel koşullarını izlemek, onları değerlendirmek ve olasılıkları tahmin etmek gerektiğini
bulmam oldu. Kısacası çalışmadan para kazanamayacağımı anladım.

Borsayı izlerken, borsa deyince banttan gelen fiyatları kastediyorum, tek bir amacınız olmalıdır: fiyat eğilimini saptamak. Fiyatlar bildiğiniz gibi karşılaştıkları direnişe göre aşağı ya da yukarı doğru hareket ederler. Olayı basite indirgemek gerekirse, fiyatların en az direnç görecekleri yöne doğru hareket ettiklerini söyleyebiliriz. Onlar için hangi yön en kolaysa o yöne doğru seyredeceklerdir, yani artışın önünde az direnç varsa yükselecek, düşüşün önünde az direnç varsa ineceklerdir.

Borsadaki eğilim haber yayınlanmadan çok önce ortaya çıkmıştır ve borsada yükseliş yaşanırken düşüşe yol açacak haberler görmezden gelinirken, fiyatları artıracak haberler özellikle abartılır.

Yapılması gereken şey borsayı izlemek, fiyatların alt ve üst sınırlarını belirlemek ve ondan sonra da fiyatlar bu sınırları aşana kadar alım ya da satış yapmamaya karar vermektir.

İyi bir borsacı elindeki bütün kozları aynı anda oynamaz. Yavaş yavaş alır, yavaş yavaş satar.

***

Devam edecek…

1 comments
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Diğer Yazılarım: